15 Mart 2016 Salı

Barcelona !

Çiftlerden bir tanesi seyahat delisi, bir diğeri yeme-içme delisi olunca küçük bir ışık yetiyor hızlıca uçak bileti bakmaya. Son zamanlarda her ne kadar yurdum vatandaşlarına vize konusunda güçlükler çıkarsalar da 10 Mart itibariyle Barcelona’dayız. Vaktimiz kısıtlı, bu sebeple 3 gece 2 gün boyunca şehri altüst etmemiz gerekiyor.
Barcelona Airport gündüzleri her ne kadar ciddi bir keşmekeş içinde olsa da, geceleri bir o kadar sessiz sakin ve ıssız. Şehir merkezine ulaşımın en uygun yolu Aerobus isimli bir nevi Havaş otobüsleri. Sabah 06:00 ile gece 01:00 arası neredeyse 15 dakikada bir kalkıyor. 5,90 EUR ücret ile 30 dakikada Placa Katalunya’dasınız. Bu bölgeyi Taksim meydanı olarak düşünebiliriz. Otelinizi bu bölgeye ne kadar yakın ayarlarsanız, sizin için o kadar iyi olur.
Şehirde ulaşım genelde yeraltı metrosu ya da otobüslerle sağlanıyor ancak sadece metro işinizi görecektir, zira Barcelona her ne kadar inanılmaz etkileyici olsa da yüzölçümü olarak o kadar da büyük bir şehir değil.
Metro biletlerini herhangi bir metro durağında makinelerden nakit yada kredi kartıyla kolayca alabiliyorsunuz.
10 biletlik paket: 10 EUR
2 günlük sınırsız paket: 14 EUR

Biz 2 günlük sınırsız paket aldık, gayet yerinde bir hareket oldu.

İlk durağımız Park Guell;
Gaudi amcamızın şaheserlerini görebilir, kendinizi masal diyarında zannedebilir, büyükçe parkta ağaçların arasında nefes alabilir ve tüm Barcelona’nın enfes manzarasını buradaki noktalardan izleyebilirsiniz.

 




Sırada muhteşem heybetiyle La Sagra Da Familia Bazilikası;
Yüzyıllardır yapımı devam eden, 1882’de yapımına başlanan ve ilk etapta bitiş tarihi 2082 yılı olan, daha sonra AB yardımlarıyla 2027 olarak söylenen ama göründüğü kadarıyla tam anlamıyla hiçbir zaman bitmeyecek olan büyük kutsal bir yapıt. Yine Gaudi imzası var. Uzunca bir kuyruk sonrası 18 Euro bedelinde bilet alıp içeri girebilirsiniz. Online alırsanız indirimi de var ve kuyruk beklemiyorsunuz. Fakat içi çok matah bir şey değil, dışarıdaki haşmeti gördükten sonra içerisi pek bir sade geliyor.




Şimdi Passeig De Gracia caddesini boydan boya gezme vakti;
Lüks mağazaların cirit attığı, şıkır şıkır insanların dolaştığı, yeme içme konusunda merkez noktalara nazaran daha bir elit mekanların olduğu güzel cadde. Bu cadde üzerinde Batllo evi ile La Pedrera evini görebilirsiniz, tabiki yine adamımız Gaudi’nin imzasını taşıyor. Bunlar güzel şeyler.
Caddenin sonu Placa De Katalunya’ya çıkıyor, hafif sağ yapıp bodoslama La Rambla Bulvarına dalıyoruz.
Tapa Tapa Restaurant tavsiye edilir.





La Rambla dakikaları;
Türkiye’nin İstiklal Caddesi, New Orleans’ın Bourbon Street’i, Barcelona’nın La Ramblas Bulvarı.
Hayat burada  su gibi akıp gidiyor, işi güzel kılan taraf dilediğiniz sokağa girebilir, birçoğunda sürprizli yapılarla ve eserler ile karşılaşabilirsiniz. Tabii ki saat çok geç olmadan. Biz kötü bir tecrübe yaşamadık ama herkes hırsızlardan şikayet ediyor. Aklınıza ne gelirse burada bulabilirsiniz. Hem de herşeyi.

La Boqueria Mercat;
Rambla caddesi üzerinde sağ tarafta kalan bu Pazar yerine her gün en az 20 dakika uğranmalı. Terapi gibi. Barcelona’da yaşıyorsanız ortalama haftada bir buraya uğrayabilirsiniz ki mutfak kültürünüz gelişsin. Adamlar sürekli yiyor ama obez değiller, keyifle yapıyorlar bu işi çünkü. Söz konusu et ise yıllarca dinlendirip lokum gibi yiyorlar, deniz ürünü isterseniz binbir çeşit seçenek sunuyorlar. Sebze konusunda biraz zayıf olsalar da meyveyle kapatıyorlar açıklarını. Tek kelimeyle budur. Alışveriş yapın burada, dolaşın, karnınızı doyurun, meyve suyu için, tezgahlara göz atın.






Akşam yorgunluğu atmak için kendinizi şımartmak için Bilbao Berria restaurant önerilir.



Yeni güne Barri Gotic ile başlıyoruz;
Nam’ı diğer Gotic bölgedeyiz. Tarih buradan başlamış. Sabah erken saatlerde merkezden yürüyerek gitmenizi tavsiye ederim, bölgeye adım attığınızda ne olduğunu anlamadan sokaklarda kayboluyorsunuz, anlatılmaz yaşanır cinsten yapılar ve daracık sokaklarda etkilenmemek mümkün değil, öğleye doğru turist akını oluyor, bazı sokaklardan 2 kişi bile yanyana geçemeyebilirsiniz, hiç anlamadan 3 saatimizi burada geçirmişiz. Güzelce tarihe doyduktan sonra önce Sant Jaume Meydanı, daha sonra Placa Reial Meydanı bölgesinden La Rambla’ya tekrar çıkıyoruz, buraya akşam tekrar uğrayacağız. Unutmayın.





Cristofor Colomb Meydanı ve Eski Liman;
La Rambla’dan hiç sapmadan en aşağıda giderseniz denizi göreceksiniz, şaşırmayın. Bu nokta Kristof Kolomb meydanı. Katalunya halkı Colomb’un keşiflere buradan başladığına inanır. Devasa heykeli geçtikten sonra Liman bölgesine buradaki denizin hemen kenarındaki pub’lara oturup vakit geçirmelisiniz. Barceloneta bölgesinin dibindeyiz, birazdan plaj başlıyor ve dileyenler için hemen ileride teleferik turu mevcut. Şimdi geri dönüp layığıyla bir paella yemenin ve güzel bir İspanyol şarabı içmenin akabinde ise olmazsa olmaz Flamenko dans gösterisi izlemenin tam zamanı.




 


Placa Reial;
Kraliyet Sarayının olduğu bu meydan türlü etkinliklere ve pek güzel restaurantlara ev sahipliği yapıyor. Mimari yapısından ötürü akustik inanılmaz ve "sesi güzel hafif sarhoş bir insan" İspanyolca bir şarkı patlatırsa oturup ağlayabilirsiniz. 
Restaurante Pizzeria Rossini’ye tavsiyeyle gittik, bakmayın isminin İtalyan olduğuna, o biçim İspanyol lezzetler yapıyorlar, pek memnun ayrıldık. 
Los Torontos'ta Flamenko ile bitirme zamanı..










Yaz dönemi olmadığından plaj kısmını hariç tuttuğumuz için vaktimizi kıvamında kullandık, birçok mühim noktayı görebildik, gezebildik, tadabildik.. 

Sevgiyle kalın..